Filistinli hukukçular, İsrail’in abluka altındaki Gazze Şeridi’nde sürdürdüğü saldırılar için “meşru müdafaa” durumunun geçerli olmadığını, ABD ve Avrupalı yetkililerin bu yöndeki açıklamalarının ise “İsrail’in yanında saf tutma politikası” olduğunu belirtti.
İsrail ordusu, Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırılarına karşı “meşru müdafaa” gerekçesiyle Gazze Şeridi’ni 35 günden bu yana aralıksız şekilde bombalıyor.
Gazze’deki Filistin Sağlık Bakanlığına göre, İsrail’in saldırılarında şu ana kadar 4 bin 412’si çocuk, 2 bin 918’i kadın olmak üzere 10 bin 812 Filistinli öldürüldü, 26 bin 905 kişi yaralandı.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, 3 Kasım’da İsrail’e gerçekleştirdiği ziyaret sırasında “İsrail’in, kendini savunmaya yönelik sadece hakkı olmadığı, aynı zamanda kendini savunma zorunluluğu olduğu konusundaki duruşumuz sürüyor.” dedi.
İsrail’e verdikleri desteğin sürdüreceğine işaret eden Blinken, “İsrail, 7 Ekim’in tekrar yaşanmaması için her şeyi yapma hakkına sahiptir.” ifadelerini kullandı.
Avrupa Birliği (AB) liderlerinin 15 Ekim’de yaptıkları yazılı açıklamada da “İsrail’in, uluslararası insancıl hukuka uygun olarak kendini savunma hakkına sahip olduğunu destekliyoruz.” ifadelerine yer verildi.
AA muhabirine konuşan Filistinli hukukçular, İsrail’in “meşru müdafaa hakkı” gerekçesini ileri sürerek Gazze’de sürdürdüğü saldırılarda “savaş ve insanlık suçu düzeyine çıkan soykırımlar” yaptığını vurguladı.
“İsrail’in Gazze’ye saldırıları BM’nin meşru müdafaa sözleşmelerine aykırı”
Filistin merkezli El-Hak İnsan Hakları Grubu Genel Müdürü Şavan Cebbarin, “İsrail’in Gazze’deki askeri operasyonları uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletlerin (BM) meşru müdafaa sözleşmelerine aykırıdır.” dedi.
Cebbarin, kendini savunma hakkına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
“Kendini savunma hakkı, başka bir devlet tarafından saldırıya maruz kalarak milli güvenliği ve varlığının tehlikeye girdiği zaman geçerli olur. Saldırıya maruz kalan ülke de meşru müdafaa hakkını kullanıp kullanmayacağı hakkında BM’ye bilgi verir. Ancak bu durum, şu anda (Gazze’de) yaşananlar için geçerli değil. Çünkü Filistin ve Hamas devlet değiller, Gazze Şeridi ve Batı Şeria ise İsrail işgali altındalar.”
İsrail, Gazze’de bir soykırıma doğru ilerliyor
İsrail’in 2004 yılında “kendini savunma hakkı” gerekçesiyle işgal altındaki Batı Şeria’da Ayrım Duvarı’nı inşa etmesi üzerine bu konunun o zaman da gündeme geldiğine işaret eden Cebbarin, Uluslararası Adalet Divanı’nın vardığı kararı şu sözlerle özetledi:
“İsrail, BM’nin 51. maddesi sebebiyle kendini savunma hakkını gerekçe gösteremez.”
Tel Aviv makamları ile ABD ve Avrupalı yetkililerin İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları için “kendini savunma hakkını” gerekçe göstermesinin uluslararası hukuka aykırı olduğunun altını çizen Cebbarin, ABD ve Avrupalı yetkililerin bu yöndeki açıklamalarını “hukuktan uzak İsrail’den yana saf tutma politikası” olarak değerlendirdi.
Filistinli hukukçu, İsrail’in Gazze’deki saldırılarının soykırımın tüm unsurlarını barındırdığını, İsrail ordusunun orada bir soykırıma doğru yol aldığını ifade etti.
İsrailli üst düzey askeri ve siyasi yetkililerin ifadelerinin Gazze Şeridi’ndeki Filistin halkının tümünü veya bir kısmını öldürme niyetinde olduklarının kanıtı olduğunu söyleyen Cebbarin, “Hiçbir askeri gerekçesi olmadığı halde savaş uygulamalarıyla gerçekleşen sivil katliamları ve yıkımlar, Gazze Şeridi’nde bir soykırımı gösteriyor.” dedi.
Gazze’de işlenen suçların gerekçeleri yok
Batı Şeria’nın Cenin kentindeki Arap Amerikan Üniversitesi’nde Hukuk ve Uluslararası İlişkiler Profesörü Radi Ebu Bedviye ise İsrail’in kendini savunma hakkı olsa dahi Gazze’de işlenen suçların gerekçelerinin olmadığını belirtti.
İsrail’in Gazze’ye saldırılarında “kendini savunma hakkı” olarak öne sürdüğü gerekçeye işaret eden Ebu Bedviye, şunları kaydetti:
“Meşru müdafaa hakkını kullanırken dahi uluslararası hukuk kuralları ihlal edilemez ve siviller hedef alınamaz. Kendini savunma hakkı, hiçbir suçun işlenmesine izin vermez. İsrail’in meşru müdafaa hakkını varsayarsak, bu mutlak anlamda bir hak değildir, belli sınırlar dahilinde olur. İsrail’in yaptıklarının çoğu hukuk ihlali ve uluslararası suçlardır.”
İsrail’in aslında Gazze Şeridi’nde askeri hedefleri vurma derdinde olmadığını söyleyen Ebu Bedviye, “İsrail’in Gazze’de sivil yerleşim alanları, sivil hizmet tesisleri ve hastaneleri vurmasından bunları görebiliyoruz. Zaten bu saydıklarımızın hepsi savaş suçu kapsamına giriyor.” diye konuştu.
İsrail ordusunun Gazze’deki saldırılarıyla soykırım yaparak insanlık suçu işlediğine işaret eden Ebu Bedviye, Tel Aviv yönetiminin abluka altındaki Gazze Şeridi’nde sivil halkı saldırılarla hedef almasının yanı sıra gıda ve her türlü temel ihtiyaçtan mahrum bırakarak göçe zorladığını belirtti.